2 Nisan 2013 Salı

They Call Me Alpha/Unbelievable My7

Bir ay olmuş yazmayalı.
Çünkü uzun bir düşünme sürecine girdim, önceden araştırma yaptığım gibi...
Fakat bu sefer çok şey değişti, yazım tarzımdan tutun blogumun konusuna kadar.
Bir önceki yazım olan "Yeni nesil kız tavlama: alfalık" olayını araştırıp bir yandan da uygularken, olumlu sonuç aldıkça heveslenmiştim.
Tam bir ay boyunca pratik yaptım ve alfalık mevzusuyla ilgili birçok tecrübe edindim :)
They Call me Alpha'nın, yani namı değer "Unbelievable My7"ın bahsetmiş olduğu bu olay, başlarda biraz bana zıt gitse de yine de sonradan hoşuma gitti.
Ve gerçekten hayatımda köklü değişiklikler yapmama vesile oldu...
"Ah unbelievable my7, iyi ki de yazmışsın lan" dediğim anlar bile oldu :)
Anlattıklarından çıkardığım ise, hayatında çok şapka takmış birisidir...
Beni o anda etkilemeyi başardı ve düşüncelerimi anında değiştirdi.
Unbelievable my7...
Acaba çok mu uğraştı bu ismi bulurken diye düşünüyordum geçen gün; bunun hakkında pek bir bilgim yok açıkçası.
Her neyse, adamımız belli :)
Bahsettiği konular normal bir insanın "amaan yine atıyor" diyebileceği yazılar, fazlasıyla uçuk kaçık görünüyor.
Fakat özünü yakalayanların aşırı ilerleme kaydettiği aşikâr.
My7...
Hayatımı değiştiren adam.
Gerçekten, kendimi ona borçlu hissediyorum.
Fakat ona ulaşmanın bir yolunu bulamadım.
Eğer onu görebilseydim, çoğu şeyi nasıl değiştirdiğini anlatırdım.
İnsanın anlamakta güçlük çektiği şey ise şu: bir yazıyla yüzlerce kişinin hayatını nasıl değiştirdi?
Adam başlı başına bir paranoya gibi geliyor bana :)
"The Paranoia: Unbelievable My7"
Güzel oldu ha, eheheh.

1 Mart 2013 Cuma

Yeni Nesil Kız Tavlama: Alfalık

Uzun zamandır bu yazıyı yazmanın planı içerisindeydim. Beklenen an geldi sonunda :)

İnternette şöyle bir bakındığımda, milyonlarca kız tavlama yazısı gördüm. Hatta ufak bir istatistik çizecek olursak, yüz yazıdan en fazla 2-3 tanesi işe yarar yazıdır. Hepsini bizzat denemiş bir çılgın olarak söylemekteyim bunu :)

Son zamanlarda ise en çok da gençlerin ağzından duyduğumuz "alfalık" akımı, almış başını gidiyor. Etrafımı bir gözlemlediğimdeyse, alfalık olarak tabir edilen olgunun hayatın her yerinde olduğunu fark ettim. Peki nedir bu alfalık? Nereden çıktı, kim çıkardı? Ne işe yarıyor?

Alfalık denilen şey, bundan yaklaşık 7-8 ay önce namı değer İnci sözlükte "they call me alpha" adıyla takılan bir yazar tarafından ortaya atıldı. Bilmiyoruz tabiki neyin ne olduğunu, hepimiz atladık. Hatta yakın bir arkadaşım bile o sıralar "aga ben alfa olacağım, saha ödevlerim var." diye işi asıp giderdi. Ben de hiç takmazdım, masa başında kalem çevirip oturmak daha cazip gelmişti o zamanlar. Son günlerde de tekrar araştırdığımda ise, adeta bir çığ gibi büyüdüğünü gördüm. Tanımını ise kendi çıkarımlarıma dayanarak "öze dönüş" olarak çıkarttım.

Bu olgudan bahseden they call me alpha adlı yazarı insan ister istemez merak ediyor. Yazım tekniğine baktığımdaysa kişilerin bilinç boşluklarından yararlanması, oldukça enteresan geldi bana. Uzmanım diye gezen çoğu hipnozcu bile bunu yapamazken, o arkadaşın yapması yeterli derecede psikoloji kitabı yalayıp yuttuğunun göstergesi olarak önümüze seriliyor. Velhasıl bu alfalık denilen kuram, olay, olgu aslında kişinin bir kalıba girerek ve arkadaşın da başlığında bahsettiği gibi tüm kadınların zihnindeki kesişim noktası olan "karizma ve cazibe" olayından karşıdakini kendine aşık etme olayı olarak çıkıyor. Benim çıkarımlarım bunlardı, ileride denedikçe de rapor olarak buraya yazarım sonuçlarını :)

21 Şubat 2013 Perşembe

18 Şubat 2013 Pazartesi

Silva Metodu

Bugün size bir zihin kontrol tekniği olan silva tekniğinden bir video göstereceğim.
Umarım faydalı olur...

http://www.youtube.com/watch?v=1nOQ2TLr4Ds

16 Şubat 2013 Cumartesi

PUA Nedir? (Pick-Up Artist)

PUA bir erkeğin buluşma, etkileme ve tacizde yaptığı ustalığa denir.

Kadınlarla İlişkiler,İletişim Ve Kişisel Gelişim.


Geçmişte yaygın olmamasıyla beraber internetle birlikte bir anda doruğa çıkan bu sistem çok hızlı bir şekilde yayılmaya başlamış ve çoğu ülkedeki çoğu insanın bu terimden ve dönen olaylardan haberi olmasını sağlamıştır. 

Internet PUA'ların tekniklerini değiş-tokuş ederek büyük bir yükselişe geçtikten sonra, zaman geçtikce, daha ciddileşmiş ve Master denilen PUA lar ortaya çıkmıştır. Bu insanlar takma isimlerle internette problem yaşayan erkeklere yardım ederek yeni bir çağ başlatmışlardır. Bilinen en büyük mPUA'lar dan bazıları: Style, Mystery, Matador, Tyler Durden'dır.

Dahada ilerleyen zamanlarda dünyaca ünlü mPUA'lar seminerlere başladılar. mPUA'lar seminerler ve kamplar düzenleyerek öğrenci almaya başlamış ve canlı testlerle neler yapabildiklerini sergiledikten sonra eğitimlerine başlamışlar ve bir yandan da reklam yapmaya başlamışlardır. Tabi bu eğitimler karşılığıda para kazanmaya da başlamışlardır.

Daha sonra bir gün PUA'ların içine giren bir yazar olan Niel Strauss (Style) The GameSome ile anlaşarak konuyla ilgili ilk kitabı olan The Game'i (Türkçesi Oyun) yayınlamasıyla bir anda PUA'lar tüm dünyada duyulmuş ve inanılmaz bir ilgi kaynağı oluşturur.

14 Şubat 2013 Perşembe

Çekingenlik ve Utangaçlık

Aşırı derecede çekingenlik, utangaçlık bir psikolojik bozukluktur. Türkiyeli insanlarda ve bazı gelişmemiş ülkelerde daha fazla çekingen insan vardır. Bizim kültürümüzde “ Sessiz, uysal itaatkar “ çocuk hep teşvik edilmiştir. Örneğin “ kız gibi oğlan çok sakin uysal “ lafı Anadolu da çok yaygındır.
“ Çekingen- kaçıngan kişilik bozukluğu” ve “ sosyal fobik bozukluk” başlıca iki çekingen yapıyı temsil eder. Yaklaşık toplumdan % 10 kadar insan bu sorunla karşı karşıyadır.
Çekingenlik, utangaçlık ve sıkılganlığın kaynağı ; genetik, “silik anne- baba modeli”, otoriter ebeveynlerin varlığı, aşırı koruyucu kollayıcı ve hep eleştiren anne-baba modeli,
En büyük nedenler aileden ve çevreden kaynaklanır.
Anne- babanın her ikisi veya biri aşırı evhamlı, titiz, koruyucu- kollayıcı ise ; sürekli çocuğunu “ kollamaya”, “göz önünden ayırmamaya çalışır.” Yada çocuğun yaptığı işler beğenilmeyip hep eleştiriyor ve küçümseniyorsa , diğer çocuklarla kıyaslanıyorsa veya çocuğa her “ yanlışında” dayak atılıyorsa bu çocuklar potansiyel çekingenliğe adaydır.
Çocuğun kendine güvenli, girişimci olabilmesi için teşvik edilmesi, iltifat edilmesi gerekir. Çocuğun sırtını sıvazlamak, aferin demek onu motive eder. Çocuğa uygun ve kesinlikle zararlı olmayan şeylerde ona uymak ve onun tercihlerine saygı göstermek çocuğun yeteneklerinin gelişmesi için özgür ve öz denetime dayalı bir disiplin anlayışı olmalıdır. Çocukla hem oynamalı hem eğlenmeli hemde ciddi konularda ilgilenilmelidir.
Aşırı derece de çekingen ve utangaç olan çocuklar ; gençlikte de, yetişkinlikte de bu sorunla iç içedir.
Çocuklar ve gençler günlük hayatta ne gibi zorlularla karşılaşırlar ?
- Öğrenci ise tahtaya kalkamaz
- Soruları bildiği halde parmak kaldırmaz
- Öğretmen kaldırıp soru sorarsa aşırı heyecanlanır yüzü kızarır ve kekelemeye başlar ve dili dolanır. Bildiği halde şaşırıp yanlışlar yapar. Çok utanır. Arkadaşlarına ve öğretmenine karşı rezil olduğunu düşünür, bazen okula bile gitmek istemez.
- Bu çocuklar arkadaş edinemezler, hep yalnızdırlar veya çok azının bir- iki arkadaşı vardır.
- Karşı cinsle iletişim kuramazlar.
- Yüzleri kızarır, elleri titrer çok heyecan yaparlar.
- Kalabalık bir ortamda kendilerini izleniyor gibi hissedip, bakışların üzerinde olduğunu zannederler. Bu nedenle bu tür ortamlarda bulunmamaya dikkat ederler. Zaruri ise o ortamın en kuytu sote yerini bulup “ gizlenmeye” çalışırlar.
- Bazı çekingen çocuklar sürekli eve kapanırlar.Bilgisayar, internet başında sanal alem bağımlısı olabilirler.
- Bu gençlerin % 40 ı zamanla depresyon geçirebilirler.
- % 10-15 i alkol bağımlısı olabilirler.
- % 40 ı yaşamları boyu evlenemezler, bekar kalırlar. Çünkü karşı cinsle iletişim kuramazlar ve o kız isteme törenleri, nişan, nikah onlara işkence gibi geldiğinden bekar kalırlar.
- Bu gençler çalışmaya başladıklarında genelde masa başı ve geride insanlarla göz göze iletişim olmayacak şekilde iş tercih ederler.
- Hak ve hukuklarını arayamazlar.
- İnsanlara hayır diyemezler.
- Güçlü, etkili insanların çekim alanlarına girip onların her dediğini yapabilirler.
- Marjinal, ideolojik, tarikat ideolojilerine kapılabilirler.
- Kendisini tanımaya bir şehre yada ülkeye göç edebilirler.
BU DURUMDA OLAN ÇOCUKLARIMIZA NE YAPILMALI NASIL YARDIMCI OLUNMALIDIR ?
- Bu çocuklarımız eleştirilmemeli, sosyal olmaya zorlanmamalı
- Çocuğu- genci anlamaya yönelik yaklaşmalı, onun açılmasına yardımcı olunmalı
- Eğer hatalar varsa süratle düzeltilmeli
- Çocuğu olan ailelerle dialog arttırılarak doğal karşılanma, kaynaşma sağlanmalıdır.
- Küçük sorumluluklar verilerek başarı için yüreklendirilmeli, teşvik edilmelidir.
Sonuç alınmadığı durumlarda ailecek bir uzmana gidip yardım alınmalıdır. İlaç tedavisi ile psikoterapi iyi sonuç vermektedir.
 Kaynak: panik-atak.com.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Bu da neyin nesi?

Dün bir yazı yayınlamıştım hatırlarsanız. İletişimle ilgili biraz araştırma yaparken, Pick-up artistlerin sitelerinde dolanıyordum.  Malum, onlar uzmandır bu tip işlerde :) Biraz daha derin bir araştırma yaptığımda ise çeşitli sözlüklere yolum düştü.

Bunlardan en tanınmış olanı İnci Sözlükte, bir tane yazar dikkatimi çekmeyi başardı. Psikolojik olarak pek üstüne düşmesem de, tüm gün boyunca kendisini düşünmemi sağladı. Kullanıcı adı "they call me alpha" olan bu arkadaş tahlillerim üzerine iletişim, kişisel gelişim gibi dallarda devrim yaratmış birisi. Fakat, henüz keşfedilmiş bir yetenek değil sanırım.

Yazısını incelediğimde gerek iletişim gerekse psikoloji konusunda bir bilinmeyen yönü vardır elbette. Dediğim gibi, üzerine fazla da düşmedim. Detayları bilmiyorum ve bunu da sizinle paylaşmak istedim.
Olur da onunla iletişim kurabilirsem, size burada daha geniş kapsamlı bir bilgi şöleni yaşatacağımdan eminim :)

İyi akşamlar.

12 Şubat 2013 Salı

İletişim

İnsan sürekli iletişim kuran bir varlıktır. Gerek kendi türünden biriyle, gerek bir hayvanla, gerekse diğer varlıkla iletişim kurulabilir. Bizim işimiz metafizik olmadığı için sadece insanlar arası ilişkiyi anlatmayı planlıyoruz :)

Bireylerin iletişim kurması, diyalog halinde olması, kişiyi iyi hissettirir. Fakat insanların da belirli bir sınırı vardır, o sınırı aşanlar popüler olarak adlandırılır zaten. Popüler olmanın getirdiği bir çok sorumluluk vardır ki bunlardan en önemlisi insanlarla aşırı yüz göz olmamaktır. Bunun gibi temel ilkeler, kişinin psikolojisini doğrudan etkiler ve kişiyi ister istemez farklı bir düşünce yapısına dahi sürükleyebilir.

Hani bazı insanlar vardır, insanlarla arası çok iyidir, eğlenceli bir tiptir.

İnsanlarla iyi anlaşabilmesinin sebebini hiç düşündünüz mü?

Durun biz söyleyelim, temel ilkeler :)

Evet, iletişimde mükemmel olabilmenin temel ilkeleri vardır ve bunu bilen herkes iletişimini mükemmelleştirebilir. Kimisi doğuştan bilir bunu, kimisi de sonradan öğrenir. Özellikle de karşı cins ile iletişimde aşırı işe yarayan bu prensipler, birçok kişi tarafından ele alınmıştır fakat çoğu da gerçekten öte bir anlatım sergilemiştir. Diyebileceğimiz şudur ki, bu gerçek prensiplerden bahseden kişi sayısı 5'i geçmiyor. İnsanları kandırma çabası, popülarite gibi haz sanılan sorumluluklar insanların gözünü boyadığından gerçekler hiçbir anlam ifade etmiyor.

10 Şubat 2013 Pazar

Zihinsel Süreçler


Düşünmek, görmek, dinlemek, işitmek, anlamak, birini tanımak, bir adı anımsamak, ayrıca düş kurmak, konuşmak ve öğrenmek zihinsel süreçlerin birer parçasıdır. Psikologlar bütün bu süreçleri inceler ve insan aklının nasıl işlediğini kavramaya çalışırlar.

Bir adı anımsamaya çalışırken yaşanan zihinsel süreci ele alalım. Odamda çalışırken beni görmeye gelen eski bir dostun adını anımsamam iki saniye sürdü. Bu süre içinde zihinsel süreçlerin hepsini yaşadım; ama bunlar bilincimin dışında olup bitti. Sonuçta bu süreçlerin ancak son aşamasını, yani dostuma adıyla seslendiğim anı fark edebildim. Çünkü düş görürken, bir şey düşünürken ya da birini tanımaya çalışırken yaşanan zihinsel süreçler bilinçdışıdır. Düşünüzdeki bir araba, tanıdığınız bir köpek ya da kurduğunuz bir öykü, bilincine vardığınız zihinsel bir olgudur; ama bu olguyu biçimlendiren zihinsel süreçler sizden habersiz olarak gelişir.

Psikologları en çok uğraştıran konulardan biri, örneğin bir adı anımsamaya çalışırken beyinde neler olup bittiğini açıklığa kavuşturmaktır. Ama bu zihinsel süreçler bilinçaltında geliştiği için ipuçlarını bulmak son derece güçtür. Bunun için psikologlar, beynin yapısını inceleyen bilim adamları ve verileri bilgisayarla değerlendiren uzmanlar başta olmak üzere pek çok araştırmacının işbirliği yapması gerekir.

Beyinde 10 milyon kadar nöron ya da sinir hücresi bulunur {bak. Beyîn). Bütün davranış ve kişilik özelliklerinin, bu milyonlarca nöron arasındaki elektrik iletisiyle biçimlendiği sanılıyor. Yeni bir şey öğrenir ya da eski bir bilgiyi anımsarken, bir şey düşünür ya da bir nesneye bakarken değişik türden zihinsel süreçler beyinde farklı etkinliklere yol açar. Psikologlar ve beynin yapısını inceleyen bilim adamları, ,beynin doğrudan incelenmesine olanak veren birçok yöntem bulmuşlardır. Sözgelimi, bir kazada başından ağır yaralanmış bir insanda bu darbenin ne gibi sonuçlar yaratabileceğini saptayabiliyorlar. Çünkü beyindeki belirli bir alanın örselenmesi bellek yitimine, başka bir alanın örselenmesi ise nesneleri tanıma yeteneğinin yitimine yol açabilir.
Kafatası yaralanmalarının etkisini inceleyerek insan beyninin işlevlerini saptamaya çalışmak ya da hayvanların beynini açıp incelemek dışında, kısaca PET adıyla bilinen bir aygıt bu konuda araştırmacıların en büyük yardımcısıdır. Pozitron salimli tomografi {Positron Emission Tomography) denen bu aygıt, X ışınlarıyla beynin filmini çekerek beyin etkinliklerini bir televizyon ekranına renkli olarak yansıtabilir. PET'in çalışma ilkesi, yaşanan zihinsel sürecin türüne bağlı olarak beyindeki değişik alanların etkinlik göstermesine dayanır. Beynin o anda etkin olan alanı aydınlatılır ve görüntüsü PET'in renkli ekranına düşürü-lür. Örneğin bir deneğe bazı sözcüklerin anlamı sorulduğunda, beynin dil ye konuşmayla ilgili alanları ekranda belirir.
Psikologlar, doğrudan doğruya beyni araştırmadan da zihinsel süreçleri inceleyebilirler. Örneğin kişiden belirli bir işi yapmasını ister ve o anda beynin yürütmesi gerektiğine inandıkları zihinsel süreçleri saptamaya çalışırlar. Ama alınan sonuçlar çoğu zaman şaşırtıcıdır.

Örneğin deneklerden, karışık olarak yerleştirilmiş çeşitli harflerin bulunduğu bir şekle kısa bir süre göz atıp sonra gördüklerini anımsamaya çalışmaları istenir. Deneklerden çoğu 12 harften yalnızca dördünü ya da beşini anımsar. Bazı psikoloji laboratuvarlarında, saniyenin yaklaşık 20'de biri gibi çok kısa bir süre içinde bu harfleri yazabilen bir alet vardır. Bu durumda deneklerin 12 harfi tek tek görmesi olanaksızdır; ama gene dört ya da beş harfi anımsadıkları için insanların en çok beş harfi görebildikleri sanılabilir. Oysa uzmanlar bu süre içinde yaklaşık dokuz harfin görülebileceğini kanıtlıyorlar. Psikologlar bu deneylerden yola çıkarak, insanın gördüklerinin neredeyse yarısını anımsayabildiğim ve bilgiyi yalnızca yarım saniye için depolayan özel bir belleği olduğunu öne sürüyorlar.

Psikologların zihinsel süreçleri incelerken başvurdukları dolaylı bir yöntem de beyni çok karmaşık bir bilgisayar olarak ele almaktır. Bilgisayar bilimlerinin, zekâ gerektiren işleri yapabilecek makine tasarımlarıyla uğraşan bir dalı vardır. Yapay zekâ denen bu alan, nesneleri tanıyabilen, hatta verilen bir konuda öykü yazabilen makineler yapacak kadar ileridir. Bu konu psikologları yakından ilgilendirir; çünkü bir bilim adamı, sözgelimi nesneleri tanıyan bir bilgisayarı programlaya-biliyorsa, insanların nesneleri tanırken yaşadıkları zihinsel süreçleri aydınlatabilecek ipuçları da böyle bir programdan çıkartılabilir.

Alıntı: nuveforum.

7 Şubat 2013 Perşembe

Kişilik Nedir?


Kişilik, karakterdir. Kişinin özü, kendisi ve kimliğidir.

Her insan doğduğundan beri özüne dönük yaşamak ister ve hayatın amacı da budur: kişinin kendini bulması. Fakat insanlar kendi dışında her yere yakınlaşır, özünden uzaklaşabildiğine uzaklaşır. O kadar uzaklaşır ki; günümüz modern kişilik bozukluğu sorunu çıkar. Psikologların sıkça kullandığı terimdir bu, asıl olay kişilik bozukluğu değildir elbette.

Asıl olay, kişinin kendi içinden oluşturduğu bir karakter vardır. Bu karakter, toplumsal baskı gibi etmenlerle gelişir ve adeta bir robot gibidir. Kişi özüne yaklaşmayı istedikçe karakter değişiminden dolayı çeşitli rahatsızlıklarla karşılaşır. Benim tabirimle olay budur :)

Tabi tanımlar kişiden kişiye değişir, öznel bir konudur.

 Kısa bilgilendirme yazısıyla devam edeceğim, iyi akşamlar…

3 Şubat 2013 Pazar

Kişisel gelişime giriş


Kişisel gelişim denince aklınıza gelen ilk soru genellikle "nedir bu kişisel gelişim?" olur.
Son zamanların moda konusu olan kişisel gelişim, insanın kendini geliştirmesi denilebilir. İnsanoğlunun gelişimi sonsuzdur ve her zaman gelişmektedir.

Bu gelişimin bir ayağı olan zihinsel (mental) gelişim, kişiyi oluşturan yapı taşıdır. Fiziki olarak gelişen bir kimse mental olarak da aynı oranda gelişmezse çeşitli kişilik sorunlarıyla karşılaşılabilir. Yani , basit bir kişisel gelişim olayı deyip geçilmemesi lazımdır :)

Kişiliğin oturması, ergenlik döneminde gerçekleşir. Bunu bilmeyenimiz yoktur sanırım. Kişiliğin oturmasının gerçekleştiği bu dönemde, birey daha çok asiliğe meyilli hareketler sergiler. Toplumsal baskı, sosyal etkiler ise bazı içgüdülerini bastırmasına sebep olur. Bu şekilde birey, iki ayrı kişilikle hareket edebilir; sosyal kişiliği ve öz kişiliği. Birey her ne kadar özünden sapmamaya çalışsa da, öz benliğini başında tanımadığı için her dakika kaybetmektedir. Bu çağımızın genel sorunlarından sadece bir tanesidir, çözümü ise kişilik gelişiminden geçmektedir.

2 Şubat 2013 Cumartesi

Starting to rise


Bu blogta kişisel gelişim adına her şeyi işlemeyi düşünüyorum. Ama basit bir kişisel gelişim değil tabi ki. Bugüne kadar edindiğim tecrübelerden tutun, öğrendiğim akademik bilgilere kadar yazmayı planlıyorum.
İlk deneyimim olacak elbette, ondan önce birkaç seminer işlemişliğim vardır. İlk olarak sizlere bu kişisel gelişim hakkında bilgi vereceğim, ardından ise kişisel gelişim ile ilgili bazı seminerlerimden alıntı yaparak sizlere anlatacağım. Hatta çoğunuzun bilmediği ve hayranlıkla okuyacağı birkaç sürprizim daha var ama onları biraz ilerleyen zamanlara saklıyorum.
Bari bir giriş konuşması yapalım, adettendir :)
Kişisel gelişim nedir?
Kişisel gelişim akademik tarzın dışında kişiliğin, benliğin gelişmesi anlamına gelir. İlla uzun uzadıya yazmaya gerek yok şimdi. İşin açığı, kişisel gelişimin tanımı zaten kendisidir; "kişisel, gelişim". Bunu iki saat akademik terimlerle süsleyerek yazanlar ya profesör olduğunu ispatlamaya çalışıyordur, ya da bir şey bilmiyordur desem yalan olmaz.

Kişiliğin gelişimi için bir çok yol geliştirilmiştir ve kişiliği hapseden bir çok engel vardır. Bazıları toplumsal baskı, bazıları ise kişisel sorunlardır. Hipnoz, terapi gibi yollarla kişilik serbest bırakılabilir. Ve emin olun, bu blog ile o sorunlarınız çözülebilir :)

Kısaca bahsedecek olduğum şey buydu, ilerleyen yazılarımda görüşmek üzere.